Ceza Ve Ceza Muhakemesi Hukuku
Ceza hukuku, suç oluşturan hukuka aykırı davranışlar ve eylemler ile bu davranışlara ilişkin yaptırımları düzenleyen hukuk dalıdır. Ceza hukukunun en temel kaynağından bir tanesi normlar hiyerarşisinin en başında yer alması sebebiyle ceza hukuku anlamında çoğu unsurun güvencesini oluşturan Anayasadır. Anayasamızın “Suç Ve Cezalara İlişkin Esaslar” başlıklı 38. Maddesi ceza hukuku ile ilgili oldukça önemli düzenlemelere yer vermiş olup söz konusu maddede suçta ve cezada kanunilik ilkesi, suçsuzluk karinesi, yasak kanıtlar, cezanın şahsiliği ve genel müsadere yaptırımı gibi ilkelere yer verilmiştir. Diğer yandan, Uluslararası Sözleşmelerde ceza hukukunun önemli kaynakları arasında yer almakta ve usulüne uygun olarak yürürlüğe giren milletlerarası sözleşmeler bunları takip etmektedir.
Ceza muhakemesi hukuku ise suç işlenip işlenmediğinin araştırılması, suç işlenmişse failinin veya faillerinin kim olduğu, ceza sorumluluklarının ve ehliyetlerinin bulunup bulunmadığı ve infaz edilebilir bir yaptırımın ortaya konulması amacıyla yapılan faaliyetlerin tamamıdır. Ceza muhakemesinin ilke ve esaslarını ortaya koyan ceza muhakemesi hukukunun amacı, insan hakları ihlallerine yol açmadan maddi gerçeği araştırıp bulmaktır.
Ceza Muhakemesi Hukukunda soruşturma ve kovuşturma evresi bulunmakta ve bu kavramlar şüpheli ve sanık kavramları ile paralellik arz eder şekilde tanımlanmıştır. Buna göre, suç şüphesinin yetkili makamlarca ve mercilerce öğrenilmesi ile başlayan ve iddianamenin kabulü ile son bulan evreye soruşturma evresi denilmektedir. Kovuşturma evresi ise, iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi kapsamaktadır. Böylelikle soruşturma aşamasında kişi şüpheli konumundayken, kovuşturma aşamasında sanık konumunda yer almaktadır.
Soruşturma aşamasında şüphelinin yanında müdafinin bulunması, kovuşturma aşamasında yargılamanın seyri için oldukça önem teşkil etmektedir. Zira örneğin soruşturma konusu suçla ilgili olarak kolluk kuvvetleri tarafından İfade alma sırasında şüpheli müdafi bulunmaksızın alınan ifade, hakim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz. Bu noktada suç konusu olay ile ilgili olarak ifade alma sırasında vekil bulundurmanın ne kadar önem arz ettiği görülmektedir. Bu bağlamda, Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku oldukça geniş bir yelpazede değerlendirilmekle birlikte suç şüphesiyle isnat olunan bir kişi hakkında soruşturma aşamasındaki ifade alma ve sorgu sırasında müdafinin ve vekilin hazır bulunması ile kişi hakkında kovuşturmaya geçilmesiyle suça konu olay hakkında karar verilmesi ve en önemlisi anılan karara karşı istinaf ve temyiz kanun yolları ile diğer olağanüstü kanun yollarına başvuru yapılması ile suçun kesinleşerek sanığın, hükümlü konumuna düşmesine dek geçen süre zarfında yapılan tüm hukuki iş ve işlemlerin müdafi/vekil huzurunda takip edilmesi kişinin hürriyeti bağlayıcı ceza cezalandırılması yönünden oldukça önemlidir.